2011/12/25

no country for books?

Okumanın sınırı yok ama evdeki kitaplığın, dolapların ve de masaların bir alan sınırı var ne yazık ki. Ben evdeki kitaplarımı dağıtmaya kıyayamam. Bunu yapmayı geçtim, hani odamda yer açılsın diye her istediğim an ulaşamayacağım bir yere kadırıp saklamaya da gönlüm razı değil. E-book belki evdeki kalabalığı çözmek için en köklü çözüm; ancak yine de yer bulunamayan kitaplara bir çaresi yok. Bunun için tek yöntem var, evdeki her şeyi kitapkurtlarının hizmetine sunmak.

Muhtelif zamanlarda, bu sayısı artan kitaplara yer bulma amacıyla tasarlanmış kitaplık ve kitaplık fonksiyonu sunan ev eşyalarına, tasarımlara raslayıp, bir kenara kaydedip saklamışlığım var. Sakladığım yerde kalacaklarına bu bloga taşımaya karar verdim ki aylardır dokunmadığım blogumun da hatrı kalmasın daha fazla :)




2011/10/06

biraz daha ışık

 
Işığı seviyorum galiba. Ama beyaz olmayanını. Bu postu hazırlarken, tam da giriş anında fark ettim bunu. 
Tesadüf eseri bir lamba tasarımına denk gelip ufak çaplı, lamba-avize avına çıkıverdim yine.
Ve ağıma düşürdüklerimden bazıları...

2011/09/28

iPhone aşkına!

Nerden açtım bu blogu, açtığım günkü halet-i ruhiyeye... Açıp da bir kelime, iki fotoğraf yükleyesim yok. Bir de olur olmadık zamanlarda aklıma geliyor da vicdan azabı çekiyorum, aç susuz bırakılmış sanal bebek sanki. Neyse bugün bir şeylere denk geldim, hele bu denk geldiğim şeyler taslak olarak bir kenarda beklettiğim bir postla aynı içerikteydi. İkisini derleyip harmanlayayım istedim. Ayy hala konuya giremedim!
 iPhone kullanıcısı olmadığım halde, bu post yüzünden binlerce iPhone kılıfına manyakça bakıp durdum. Şu an yetiştirmekte olduğunuz bir işiniz varsa eğer, peşin peşin söylüyorum hiç bulaşmayın. İşinizi bitirin, öyle gelip bakın. Dediğim gibi takılıp kaldığım sitede iPhone için binlerce kılıf modeli var, filmler, diziler, karakterler, sürüsüyle ikonlar, illüstürasyon çalışmaları, çiçek böcek fotoğraflarına kadar...Blog için rastgele bazılarını seçtim. Fiyatları 35$. Türkiye'ye gönderimleri var mı bilmiyorum, siz bilmek isterseniz fotoğrafların üzerinden sayfaya doğru yelken açabilirsiniz.

2011/07/21

Cheap Ass Elites

İtiraf ediyorum, blogu açıp da girdiğim postlar daha bir elin 5 parmağını geçmemişken, ben yine kendi geleneğimi bozmayıp bu blog işinden de sıkıldım. Günlerdir tam da burada paylaşmalık o kadar güzel şeyler görmeme rağmen, üşengeçliğim yüzünden hepsini sistematik olarak yer imlerinin karanlık köşelerine tıkıştırmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.
Ama bugün öyle bir şeyle karşılaştım ki, kayıtsız kalamadım ve hemen yeni bir kayıt açtım eheh (kelime oyunu yapma!).


Stockholm'deki Konstfack Design School'da okuyan Taylandlı Saran Yen, plastik çamaşır sepetlerini havalı koltuk bacaklarıyla buluşturarak oldukça sarkastik koltuklar/sandalyeler tasarlamış. 

2011/07/20

write a bike

İyi ki küçükken bu bisikletleri görmemişim. Annemi de babamı da bana alsınlar diye canlarından bezdirirdim. İstanbul ulaşımda bisiklete elverişli bir şehir olsa, bu yaşımda da isterdim ama ne yazık ki İstanbul bunun için doğru adres değil.

2011/06/30

bütün günü metroda harcamak


Henüz böyle bir şeyi yapmadım, ama Stockholm'e gitsem kesin yaparım. Kendi kendime iş olsun diye, "acaba bütün günü metroda mı geçirsem" şeklinde bir aylak zaman yatırımı da değil...
Bunu ben düşünmedim, Stockholm metrosu "gel bütün gün bende takıl" diyor (gibi gibi).

Mavi, kırmızı ve yeşil renkte 3 ayrı ana hat (kendi içinde numaralara ayrılmış)ve toplamda 100 duraktan oluşan Stockholm metrosu, görsel düzenlemenin de ötesinde, sanattan da yaratıcılıktan da fazlasıyla nasibini almış. 
Çünkü 90 kadar metro durağı ressam, heykeltraş gibi sanatçıların işlerini sergiledikleri alanlara dönüşmüş. Bu yüzden de, Stockholm metrosu bir bakıma dünyanın en uzun sanat galerisi özelliğine de sahip.



Hatlara göre belirli temalar oluşturulan ve bu temalara göre hat üzerindeki duraklarda yapılan düzenlemeler bir devamlılık içinde. 


Bazı hatlarda kendinizi bir mağarada gibi hissederken, bir başka hatta bulutların arasında, duvarda uzayan gökkuşakları eşliğinde yürüyebiliyorsunuz. 




Her ne kadar "içinden metro geçen bir sanat galerisi" gibi olsa da metro saatlerinin kaderi burada da değişmiyor. Her yerde aynılar...




Fotoğrafların devamı fubiz'de.








2011/06/29

bize de bize de!

Kiko+ isimli Japon menşeili bir marka çocuklar için ahşaptan çeşitli oyuncaklar üretiyor. Bu oyuncakların yanı sıra bir de "ashiato" denen Japonların geleneksel tarzına uygun bir flip-flop tasarlamışlar. Tabanlarında hayvan patileri var, yürüdükce kedi, kertenkele, maymun, baykuş ve bir de zaurus diye (google translate'in ve görsel aramanın ne olduğunu bulma konusunda kifayetsiz kaldığı) bir hayvanın izleri kalıyor kum üzerinde.

İnsanı sahil boyunca uzun bir yürüyüş yapmaya teşvik ediyor o kesin ama ayak tabanı için ne kadar uyumlu olduğu, hiç de ergonomik gözükmeyen formundan belli.
Tabii bunu ahşap olmayan, daha rahat flip-floplara uygulasalar tadından yenmez hani... Biri yapsa da giysek.

Not: Zaurus denen mahlukatı bilen parmak kaldırsın :)

kalbim nerede kaldı?


Kendime söz verdim, bunu kesin yapacağım (Dakka 1 yalan 1: daha ilk posttan da atılmaz ki ama). 

Hepsini tek çerçeveye sığdırmak yerine, tek tek kendi ebatlarına göre küçük çerçevelere uygulamak da hoş bir alternatif olabilir. Fon olarak da başka renkler denenebilir diyeceğim ama, ben yine beyazdan şaşmam. Zaten yeryüzünde beyaz rengi olmasaymış halim ne olurdu kim bilir...