2013/03/02

"Yaratıcı Reklamcılık" Dedikleri...




Eğer televizyon izlemek, günlük yaşamınızda bir alışkanlık halindeyse reklam çıkar çıkmaz pek çoğunuzun eli kumandaya gidiyordur büyük ihtimalle. Ben televizyonu ne belgeseller ne de cnbc-e dizileri için izliyorum; hayatımdan çıkaralı uzun zaman oluyor. Bilgisayar ve telefon denen modern yaşam parazitlerinin de etkisi var ancak, şu suralar çevremdeki çoğu insan gibi televizyonda bir şey bulamama eşiğinden geçtim, gitti. Ama eğer ki çalışır durumdaki bir televizyonla aynı odaya düşmüşsem reklamlar çıktığında 0-3 yaş arası çocuklar gibi pür dikkat gözlerimi dikiyorum ekrana. Zira artık şuna inanıyorum; reklamlar, dizilerden daha fazla toplum hakkında bilgi verir oldular. Ve benim gördüğüm hâlâ göbek atan meyveler, sevimsiz sevimsiz insanlaştırılmış hayvanlar ve reklamcıların ısrarla Nil Karaibrahimgil'in bitmek tükenmek bilmeyen(?) yaratıcılığından(?), Gülse Birsel'in sempati kumkumalığından(!) ve Burcu Esmersoy'un her daim ekranların genç ve güzel yüzü oluşundan(!!), Okan Bayülgen'in bıktığım sesinden, Cem Yılmaz'ın vazgeçemediği yurdum insanı tiplemesinden faydalanmaktan vazgeçemeyişlerini görüyorum sadece... Keza gazete ilanları da yoğunlukla hep aynı minvalde.Toplumun çıtası hakkında nasıl bir fikre varılır tahmin edersiniz.

Lafın arasına sıkıştırayım; ben reklamcı değilim. Ama yaratıcılığa dair her şeyi severim. İnternette at hırsızı gibi oradan oraya sekmeyi iyi bildiğimden de nitelikten anladığımı düşünüyorum.

Blog'umda senede bir iki defa yazmaya anca niyetlendiğimden, genelde yazacağım konunun derleme olmasına özen gösteriyorum. Lakin bu seferki postum sadece tek tabanca. Sayfa sayfayı açtı, karşıma bir reklam işi çıktı. Hoşuma gitti, hem blogumun hatrına hem de hafızama not olsun diye paylaşıyorum burada. Bakalım ne bulmuşum!?