2012/04/28

Çok boktan!

Beni bu kadar şaşırtmasa, mazisi iki sene önceye dayanan bir konuyu buraya taşımazdım. Ama nasıl şaşırmayayım, nasıl yazmaya karşı koyayım? Adamlar fil bokundan ayakkabı yapmış!

2012/04/08

BookBook

Konu Apple olunca, hakkında bulunup yazılacakların sonu gelmiyor. Markanın kendi inisiyatifi dışında sürekli yeni bir şeyler tasarlanıyor, Apple fanlarının gönlünü ilk bakışta çelebiliyor. Benim gibi Apple kullanıcısı olmayanlar bile kayıtsız kalamıyor, ucundan kıyısından mutlaka bulaşıyor. Dayanamayıp bir posta konu edebiliyor.
Daha önce de bir postta iPhone case güzellemesi yapmıştım. Bu sefer de yine Apple ürünleri için tek bir tasarıma yer vereceğim. Tek tasarım çünkü hakikaten çok güzel. Beraberinde başka modeller girip de onları gölgesinde bıraksın istemem. (Böyle de adil bir yaradılışım var işte :p)

 

Ba-yıl-dımmm!

2012/04/05

Bir fırçanın reenkarnasyonu

Bloga başladığımdan beri gördüm ki, bir öğrenmenin bir de geridönüşümün sonu yok!
Cips paketlerinden mini portföy çanta gördüm, süt kutusundan abajur yapıldığına rastladım, çamaşır sepetinden yapılmış koltuklara bile denk gelip burada aktardım... Geri dönüşümün, yaratımın sınırı yok; olmasın da zaten. Lakin bunu bilmeme rağmen her karşılaştığımda da şaşırıyorum ister istemez...
Girizgahtan anlaşıldığı üzere yine böylesine şaşırdığım bir tasarım var bu postta. Şaşırtan tasarımın sahibi Dominic Wilcox. Wilcox, boya işleminden sonra temizlenmeyen fırçaların halini görünce aklında filizlenen fikrin peşinden gitmiş ve Object Abuse sergisi için, kıl kısmının şekli bozulan fırçaları palto askısı olarak yeniden yorumlamış. 

Ayna ayna söyle bana!

Başlık yanıltmasın, bir güzellik kaygısı yok bu postta. Konumuz sadece ve tamamen aynalar...  Her sabah kendimizi karşısında bulmak gibi çok önemli(!) misyonunun dışında, dekor öğesi olarak da önemi var. Işıkla doğru konumlandırarak doğru aydınlatma sağlamak, dar alanlara derinlik kazandırmak gibi küçük hilelerle dekorasyona artı katmak pek mümkün. Bunlar zaten hemen hemen herkesin bildiği şeyler. Ben sadece, biraz bakındım, bir şeyler beğendim, hepsini kucaklayıp buraya getirdim... Uygulaması kolay, görüntüsü şahane pek güzel fikirler varmış meğer!

2012/04/03

Küpesiz olmaz ki!

Yok öyle bir dünya. En azından benim için... Ben küpesiz sokağa çıkmam. Olur da çıktım diyelim, bütün gün kendimi yarım hissetmemek için işyeri masamın çekmecesinde bir çift inci küpe mutlaka vardır. Her çantamın küçük gözünde, kuytu köşesinde aylarca kalmış küpeler muhakkak çıkar günün birinde. Çünkü seviyorum. Kolye olmasın, yüzük olmasın, saat olmasın ama küpe mutlaka olsun. Küpe takıntımın hatları da çok bellidir zaten. Olabildiğince minimal, ışıltısı az, terihen pastel renkli, maksimum 50 kuruş kadar büyüklükte olmalı. Arada bir iddialı tasarımlara da elim gitmiyor değil. Ama dediğim gibi, aksesuar konusunda net sınırlarım vardır. Mesela uzun, sallantılı modelleri hemen hemen hiç tercih etmem. Halka küpe denen meymenetsizi ise bi 6-7 senedir evden içeri sokmadım (Nefret ediyorum desem yeridir. Dünyanın en korkunç şeyi).
Esprisi olan şeyleri severim, genel zevkime uygunsa alır takarım. Değilse "eheh, pek şekermiş yahuu" der ve geçerim. İnsan kendini bilmeli neticede :)
Bu postta da ortaya karışık bir şeyler hazırladım zaman içinde bookmarkta biriktirdiğim küpe modellerinden. Seven, beğenen olursa adresleri belli. Bir tıkta küpe kulağınızda :)